Psikanaliz çalışmalarının halkla ilişkiler gelişimi üzerinde yadsınamaz bir etkisi vardır. Özellikle Freud ailesinin katkılarıyla gelişen ve Edward Bernays öncülüğünde
halkla ilişkilere uyarlanan psikanaliz yöntemleri “Ben Devri” belgeselinden
uyarlanarak ele alınacaktır.
Psikanaliz Çalışmaların Doğuşu: Freud ve Bernays (Amerikan Rüyası)
Freud insan doğasında
bastırılmış ve çeşitli gerilimlere yol açan, şiddet ve cinsellik dürtülerinin (libido),
bireylerin rasyonel düşünmesine engel olduğunu ifade etmiştir. Bu tür
irrasyonel dürtülerin kontrolü dolayısıyla da kitleler manipüle etme olanağı
sunmaktadır. Bireyler veya toplumlar sanılanın aksine rasyonel düşünebilen
varlıklar değildirler. Ayrıca bu süreçte “bilinç altı” öğrenme sürecinin
etkinliğinden söz edilebilir. Kapitalist düzlemde bu durum; bireylerin satın
alma davranışlarındaki etkiyi arttırma ve arzularını, ihtiyaçlarının önüne
koyma yolunda yol gösterici bir çalışma olmuştur.
Bu süreçte, Freud’un
yeğeni aynı zamanda “Halkla İlişkilerin
Babası” olarak adlandırılan Edward Bernays, serbest ekonomi politikasının
hâkim olduğu ABD’de bir basın ajansında hayatını devam etmektedir. Çeşitli iş
ve faaliyetler yürütmekle beraber asıl ününü ABD’nin Almanya’ya açacağı savaş
öncesi halkı ikna etmek amacıyla kurulan“Halkı Aydınlatma Komitesi” ile
edinmiştir. Bu komitenin başkanlık görevinde yer alan Bernays, burada edindiği
bilgiler ışığında insanları satın alma konusunda da manipüle edebileceğini fark
etmiştir.
Propaganda isminin kötü ününden dolayı yürüteceği bu faaliyetlere
“Halkla İlişkiler Konseyi” adını uygun bulmuştur. Bernays Amcası Freud’un
kendisine hediye ettiği psikanaliz çalışmaları, Bernays için çalışmalarında
yeni kapılar aralamış ve ihtiyaç kültüründen tüketim kültürüne eğilen yeni bir
Amerikan kültür ekonomisi yaratmıştır. Bu dönüşüm "demokratikleşme" olarak
adlandırılmıştır. Bireylerin bu denli rasyonel düşünce dışında hareket edişini
izleyen bir diğer Halkı Aydınlatma Komite üyesi Walter Lipmann tarafından
siyasi oluşumuyla da ele almıştır. İnsanların bilinç dışı davranışlarla hareket
edebileceği böyle bir koşulda “Demokrasi” kavramını yeniden ele alınması
gerekliliğini öne sürmüştür. Lipmann bireylerin davranışlarının manipüle
edildiği bir seçim ortamında ne düzeyde sağlıklı bir demokrasinin gerçekleşeceğini
sorgulamıştır.
Tarih 29 Ekim 1929 yılını gösterdiğinde varlığını kusursuzca devam ettiren bu demokratikleşme yöntemi büyük bir sekteye uğramış ve Amerikan borsası çökmüştür. Meydana gelen işsizlik oranlarındaki artış, alım gücündeki düşüş, ABD’yi tekrar “ihtiyaç kültürüne” dönüştürmüştür. Tüm bu yaşanan olumsuz gelişmeler demokrasiyi daha doğruca serbest ekonomiyi tartışır bir platforma kaymıştır. Almanya’da Nazizm, ABD’de Roosaselt Başkanlığı, bu kaos ortamından kurtuluşu devlet kontrolüyle gerçekleştirmeyi çare olarak görmüşlerdir.
Tarih 29 Ekim 1929 yılını gösterdiğinde varlığını kusursuzca devam ettiren bu demokratikleşme yöntemi büyük bir sekteye uğramış ve Amerikan borsası çökmüştür. Meydana gelen işsizlik oranlarındaki artış, alım gücündeki düşüş, ABD’yi tekrar “ihtiyaç kültürüne” dönüştürmüştür. Tüm bu yaşanan olumsuz gelişmeler demokrasiyi daha doğruca serbest ekonomiyi tartışır bir platforma kaymıştır. Almanya’da Nazizm, ABD’de Roosaselt Başkanlığı, bu kaos ortamından kurtuluşu devlet kontrolüyle gerçekleştirmeyi çare olarak görmüşlerdir.
Psikanalizin Yeniden Doğuşu: Anna Freud (Sigmund Freud’un Kızı)
Sigmund Freud’un çene
kanserinden hayatını kaybetmesinden sonra psikanaliz çalışmalarını kızı Anna
Freud devam etmiştir. İnsanların psikolojik etmenlerden etkilendiği ve
irrasyonel davranışlarının bastırılması ve toplumca uyumlu hale getirilmesi
gerekliliği Anna tarafından devam ettirilmiştir. Dorothy adlı varlıklı bir
kadın iki çocuğu ile birlikte Anna’nın yanına gelerek, çocuklarının toplumsal
uyumu için çalışmasını istemiştir.
Anna’nın çocukların gelişimi üzerinden yapmış olduğu deneyler ve
çalışmalar, babası Sigmund’tan sonra ikinci bir Freud dalgası oluşturmuştur.
Tarih sahnesinde önemli
bir yıkıma neden olan II. Dünya Savaşı ABD’de savaştan dönen askerler üzerinde
olumsuz psikolojik etkiler yaratmıştır. Özellikle Almanya’da Nazizm’in yaratmış
olduğu kitlesel eylemler, insanların bu tür saldırgan davranışlarını kontrol
etme hususunda bir gereklilik oluşturmuştur. Meydana gelen bu psikolojik çöküş,
“demokrasi mücadelesi” içerisinde olan ABD için, bir tehdit olarak algılanmış
ve düzeltmek için psikanaliz yöntemlere başvurulmuştur. Yine bir savaş ile önem
kazanan psikanaliz, bu sefer savaş sonrası oluşan psikolojik tahribatı onarmak
için harekete geçmiştir. 1949 yılında Başkan Truman, “Ulusal Akıl Sağlığı
Kanunu’nu” ilan etmiş ve ABD’nin birçok yerinde rehabilitasyon merkezleri
kurulmuştur. Burada edinilen bilgiler birer örnek toplum yaratmanın yanı sıra,
örnek tüketici yaratma eğilimine de katkı sağlamıştır. Özellikle buradan
öğrenilen bilgiler ışığında “focus grup” çalışmaları önem kazanmış ve
bireylerin “asıl iradeleri” anlamlandırılmaya çalışılmıştır.
Psikanalizin tüketim
sürecindeki rolünde bu sefer sahneye tekrar Bernays çıkmaktadır. Bir muz
ürünleri satıcısı olan Fruit Campany, muz ihtiyacının büyük bir kısmını
Guatemala’dan karşılamaktadır. Bu durum zamanla Guatemala’da şirket kontrollü
bir yapının oluşmasına neden olmuş ve başa geçen yeni başkan Jocob Arbenz, muz
tarlalarına el koyarak devlet denetimine almıştır. Bu durum üzerine Bernays’a
başvuran Fruit Campany, bu durumun düzeltmesi talebinde bulunulmuştur. Toplumun
irrasyonel davranış biçimini bilen ve yaşanılan anti-komünist tutumun farkında
olan Bernays, bu durumu fırsat bilip, Arbenz’i komünist olarak basına lansman
ederek bir devlet sorunu haline getirmiştir. Bu durum daha sonra ABD’nin; CIA ve
Fruit Campany aracılığıyla
Arbenz’e yönelik darbe
hareketiyle son verilmiştir. Böylece bir şirket sorunu, PR aracılığıyla
bir kamu sorunu haline getirilerek toplum manipüle edilmiş ve şirket yararına
çözüme kavuşturmuştur.
Bu ve benzeri birçok olayların yaşanması, zamanla psikanalizlerin ABD’deki etkileri tartışılmaya başlanmıştır.
Dr. Even Comeran’un elektrokonvülsif yöntemiyle beyinlere müdahale etmeye
yönelik çalışmaları ve Anna Freud’dan destek alan Dorothy’nin çocuklarının ölümü (özellikle Dorothy
kızının Freud’un evinde intihar etmesi), bu soruyu daha sık tekrarlar hale
getirmiştir.
Packard’ın “Gizli İkna Ediciler” kitabı ve Herbert Morcuse’nin
yapmış olduğu çalışmalar; Psikanalizin, bireyleri sürekli şekillendirme
çalışmalarının hataları üzerinde hem fikir olmuşlardır. Bireyleri manüpüle etme aracılığıyla sıklıkla
kullanılan psikanaliz yöntemler beraberince de önemli etik sorunlar
yaratmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme